SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

BUYU’ ve İCARE BAHSİ

<< 3496 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرٍ وَعُثْمَانُ ابْنَا أَبِي شَيْبَةَ قَالَا حَدَّثَنَا وَكِيعٌ عَنْ سُفْيَانَ عَنْ ابْنِ طَاوُسٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَنْ ابْتَاعَ طَعَامًا فَلَا يَبِعْهُ حَتَّى يَكْتَالَهُ زَادَ أَبُو بَكْرٍ قَالَ قُلْتُ لِابْنِ عَبَّاسٍ لِمَ قَالَ أَلَا تَرَى أَنَّهُمْ يَتَبَايَعُونَ بِالذَّهَبِ وَالطَّعَامُ مُرَجًّى

 

İbn Abbas (r.a.)'dan, Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

 

"Zahire satın alan kimse, onu bir daha ölçmedikçe satmasın."

 

Ebû Bekir şunu da ilave etti: Tâvûs der ki:

 

---

Hadisi Ebû Davud'a İbn Ebî Şeybe'nin oğulları Ebû Bekir ve Osman haber vermişlerdir. Gelecek bölüm, sadece Ebû Bekir'in rivayetinde vardır.

---

 

İbn Abbas'a; Niçin (yasak etti)? dedim.

 

Görmüyor musun, onlar zahire daha sonra Ödenmek üzere altın karşılığında alışveriş yapıyorlar, dedi.

 

 

İzah:

Buhari, buyu'; Müslim, buyu'; Nesâî, buyu'

 

Hadiste; satın alman zahirenin ölçülmeden başkasına satılmasının caiz olmadığı görülmektedir.Zahirenin ölçülmesinden maksat onun teslim alınmasıdır.

 

Hadisin tâbiûndan olan raviâi Tâvûs, İbn Abbas'tan, satın alman zahi­renin teslim alınmadan satışı konusundaki yasağı duyunca bunun sebebini sormuş; o da bu muamelenin, zahirenin teslimi geciktirildiği için altını altın karşılığı satmak olduğunu söylemiştir.

 

İbn Abbas'm bu cümlesi üç şekilde anlaşılmıştır:

 

1- Bir kimse, meselâ 1000 liraya zahire alır, fakat daha sonra onu tes­lim almadan 200Ö liraya bir başkasına satar, böylece müşteriye zahireyi tes­lim etmeden 1000 lirası karşılığında 2000 lira kazanmış olur.

 

Bu manaNeylü'l-Evtâr'dan nakledilmiştir.

 

2- Hattâbî'nin izahına göre bu;'aslında bir selem muamelesidir. Mese­lâ, bir kimse malı belirli bir müddet sonra teslim almak üzere buğday satın alır ve 1000 lira verir. Fakat daha buğdayı teslim almadan önce 2000 liraya satar. İşte bu muamele caiz değildir. Çünkü, bu buğday vadeli olduğu, hazır olmadığı halde altını altın karşılığında satmak demektir. Zira selem yapan kişi teslim almadığı zahireyi satar ve parasını alırsa bu satış sahih olmaz. Çün­kü sattığı mal tehir edilmiştir, başkasının kefaletindedir. Dolayısıyla bu, pa­rayı para kaşılığında satmak gibidir. Selem karşılığı verdiği 1000 lirayı, aldı­ğı 2000 lira karşılığında satmıştır. Bu, bir yönden 1000 lirayı 2000 liraya sat­mak olduğu için ribâ, öbür taraftan olmayan bir şeyi kesin bir şekilde sat­maktır.

 

3- Mirkâtü's-Suûd'un meseleyi tasavvuru da şu şekildedir:

 

Bir kimse birisinden vadeli olarak zahire alır. Sonra da zahireyi teslim almadan satana veya bir başkasına daha pahalıya satar. Bu da caiz değildir. Çünkü ya parayı para karşılığında satmak, ya da elde olmayanı satmaktır. Her ikisi de caiz değildir.